bugün

entry'ler (291)

her yer karanlık

(bkz: #29008956)

zeki insanların ortak özellikleri

insan, kendi düşüncelerine benzer düşüncelere sahip olanları zeki, farklı düşüncelere sahip olanlarıysa aptal bulur.
çünkü kahrolasıca egomuz bunu gerektirir.

havlunun arkasını kullanıp sözde kurnazlık yapmak

bunu yapan insan misafire götürdüğü suyun üzerinden bir yudum içer.

tank 1990

atari oynarken bazı cengaverler ''sen kartalı koru ben vururum onları'' falan diye cesaret gösterisi yaparlardı.
''lan tamam az sen gel de biraz da ben vurıyım'' derdim, dinlemezdi götoşlar ''dur lan sıçtırma şimdi koru beni'' diye diklenirlerdi.
sanki vietnam'da savaşıyor şerefsizler. ben de ibneliğine döner kartalı vururdum. sonra ikimiz de göt gibi kalırdık. ne günlerdi be.

ekşi sözlük

cahit diye bi arkadaş var, geçen mesai saatinde sözlükte yazarken gördü. dedi napıyosun ne o falan. sözlükten bihaber olduğunu anlayınca biraz kafaya alayım dedim.

dedim, ''cahitcim hani yutub, istegram, fesbuk tivitır şu bu aklına gelebilecek bütün beğeni-takip sitelerini düşün.''
bi an boş baktı öküz düşündü bi süre.

dedim sonra, ''işte bu her şey demek.'' nasıl her şey falan diyo heyecanlandı ibne.
burada istediğin her şeyi yapabilirsin dedim, kolumla dürttüm manita falan da var hesabı.

yav orhanabinin biyigindaki bosluk bokunu yiyim beni de üye yap falan diyor, yalnız nasıl heyecanlandı ibne sanırsın rusya'ya iş seyahatine çıkacak.

her neyse buna uludağı değil ekşiyi söyledim. dedim al gir on tane entry sonra değerlendiricekler seni. entry ne diyor amına kodumun çocuğu, ekşide yazar olacak bi de aklı sıra.

neyse izah ettim falan. sonra baktım ne yazmış diye.

yazarların en sevdiği filmler

'' cehennem melekleri güzel, yani göreceli ama ben sevdim ;)''

aynen böyle yazmış. ulan gül gül öldüm. daha bi ton yarak kürek entry. bi de diyor ben ne zaman yazar olucam ya, falan.
diyorum az dur bekle olursun, derken 1 haftadır dört gözle bekliyor öküz.

bu arada cahitcim sen nah yazar olursun ehe ehe.

kanal 7

yüzlerce kez yayınladığı cezalandırıcı isimli filmi bu akşam tekrar yayınlayarak, her nesle en az bir kez izletmek yönünde bir misyonu olduğuna kanaat getirtmiştir.

sözlük yazarlarına tavsiyeler

- burası pek de manita düşürmelik bir yer değil. bunun yerine buradan aldığınız tavsiyelerle kendinize dışarıda birini bulun.

- dikkat çekmek için yarak kürek entryler girmeyin. şöhretiniz geçici olur.

- bunun yerine yazdığınız düzgün entrylerle akılda kalın. yıllar sonra bile sözlükte dolanırken yazdığınız güzel entrylere denk gelip takdir edelim.

- elbette troll başlıklar açıp eğleneceksiniz. ama sözlük bundan ibaret değil unutmayın.

- oylama butonu boşuna değil. adamlar üç tane koymuş, seçin kullanın.

- bi de oylama yapmadan önce okumayı ihmal etmeyin.

- başlık açmadan önce, benzeri bir başlık var mı diye bi bakın ve başlığı mümkün olduğunca genel yazın, okuyucu sayısı artar.

misal:

orhanabinin biyigindaki bosluk = yanlış

orhanabinin biyigi = yanlış

orhanabi = doğru

entrynizi misaldeki sonuncu başlığa yazarsanız, daha çok insana ulaşırsınız.

- burayı çok fazla önemsemeyin ama burada nihayetinde kendinizi, iç dünyanızı yansıttığınızı da unutmayın.

- dediğimi yapın, yaptığımı yapmayın.

şimdilik bu kadar, zaten okunmayacak. benimki de laf işte.

türküye

birkaç sene evvel şişli'de gördüğüm, esnaf lokantasıyla fesfutçu karışımı bir mekan.
orhan hakalmaz'ın ve yunus günçe'nin mekanda çekilmiş fotoğrafı vardı duvarda.
bağrı açık, başı galoşlu adamların mekanı.

mağazada baktığı kıyafeti katlayan insan

aynı insan markete girdiğinde, son anda almaktan vazgeçtiği ürünü kasada bırakmaz, reyonuna geri götürür.

açık oylama yapan yazarın amacı

aynı dertten muzdarip olmanın getirdiği yakınlıkla yapılıyor sanırım bu.
ben şu ana kadar hiç açık oylama yapmadım. hoşuma gitmiyordu açık oylama ve beni açık oylayanlara anlam veremiyordum.
ama aynı dertten muzdarip olanları görmek rahatlatıyor insanı. bu maksatla açık oylayanlara teşekkürler.

bunun haricinde seri açık oylamak çok kötü. hani, bak artı veriyorum kıymetimi bil, der gibi.
üstelik entryi okumadan gelişine yapılıyor bu. hep söylüyorum, entry okunmadıktan sonra artı-eksi önemsiz.
hatta düşüncelerine ters düştüğü için basıyorsa adam eksiyi, bu daha kıymetli, en azından okunuyor entry.

yalnızlık

van gogh ya da apayrı meşhur bir ressam hatırlamıyorum o yüzden isim vermeden anlatacağım.

bir kadına sevdalanıyor bu adam ama kadın da o dönemin böyle afedersiniz taşaklı bir ailenin kızı.
adam da o kadar çirkin ki kimse ilgilenmiyor. en büyük mutsuzluk sebebi de yalnızlığı.
gel zaman git zaman kadına açılıyor adamcağız, kadın da adama nasıl oluyorsa olumlu yanıt veriyor.
ama diyor ki sen ressamsın nasıl geçineceğiz. o dönem tabi böyle meşhur değil adam.

adam diyor ki:

- resim yapmayı bırakır, bi işe girerim.

umarım anlamışsınızdır buradaki çaresizliği. adam günümüzün en popüler ressamlarından biri, şu an hala tanınmasının, kitaplarda adının geçmesinin sebebi resim yapması. düşünün ki yalnızlık bu adama resmi bıraktıracak kadar ızdırap veriyor.

gerçek yalnızlık budur; azı huzur verir, fazlası ızdırap.

türkçe pop

eskiden daha katıydım bu konuda, sikiyim yapacağınız şarkıyı diyordum.

değiştim.

2000'lerde başlayan ve özellikle 2010'larda birbirinin aynına dönüşen şarkıların bir amacı olmalı.
her günü birbirinin aynı geçen insanlar, aşk acısı çekenler ancak bu ''laf sokmalı'' şarkılarla kafa dağıtabiliyorlar sanıyorum.
kimseyi yargılamamak lazım, ceceli ya da hadise götü merakı yüzünden.
şu dünyada herkes hayattan bi şekilde zevk almayı deniyor, kafa dağıtmaya çalışıyor sonuçta.

bu arada demetakalının bu kadar sevilme sebebini de buna yoruyorum.
kadın birçok şarkısında terk edip gidene, aldatana, platonik aşka falan bir güzel laf sokuyor.
ki bunlar çevremizdeki büyük bir kesimin her gün üzülmesine sebep olan konular.
dolayısıyla ancak bunları dinleyerek kafa dağıtıyorlar.

telefona cevap vermemek

aranan kişinin en doğal hakkı.
bir de arayan kişi hal hatır sormak için arayıp yarak kürek muhabbetlerle dakikalarca zulüm ediyorsa açmayın.

- binlerce dakikanız olması bizi ilgilendirmiyor.

- ay sonu dakikalarınızın ziyan olacak olması ve kendinizi enayi gibi hissetmeniz zerre kadar umurumuzda değil.

- her günü birbirinin aynı geçen hayatınızı hiç mi hiç merak etmiyoruz.

- uzun suskunluklardan sonra, ''sen niye bir şeyler anlatmıyorsun'' demeyin, bizim hayatımızda anlatmaya değer bulduğumuz bir şey yok ya da sizi anlatmaya değer bulmuyoruz.

velhasıl, bedava dakikalarınızın amına koyayım, telefonu açmayınca boşuna üzülmeyin.

ek olarak: #28825697 .

sözlükteki tüm yazarlar 1 tl verse

''göt capsimi paylaşırım'' diye devam edecek sandım, sözlük çok bozdu.

boş kola şişesine su koyup saklayan insan

alternatifi olarak, 1 litrelik fanta şişesine su koymak.

şu an evdeki tek soğuk su bu olduğundan, portakal aromalı su içiyorum ve mutlu değilim.

şizofren olduğunu kabul eden insan

fight club ya da benzeri film izlemiş insandır.
psikolojik bir rahatsızlığa sahip olmanın gerçekten zor olduğunu, o tarz popüler filmlerde geçtiği gibi maceradan maceraya koşulmadığını bilmesi gerekir.
ve günümüzde nedense böyle bi algı durumu var. şizofren olmak tabii ki utanılacak bir durum değil, hatta çok tatlı kafa adamlar şizofreni rahatsızlığıyla mücadele edenler, muhabbet şansına eriştiyseniz bilirsiniz.
ama gerçekte herhangi bir psikolojik rahatsızlığı olmadığı halde internete girip beğendiği bir rahatsızlığı sahipleniyor birçok kişi.
bu da psikolojik bir rahatsızlık ama şizofrenlik değil. ki bu sadece şizofreniyle de sınırlı değil.
öptüm, kodumun megalomalları.

maden suyu

dün işten çıkarken, şu an ismini değiştirdiğim tülay'la duraklara kadar yürüyelim dedik.
hayat üzerine konuşuyoruz, ne olacak bu yalnızlığımız diye geyik çeviriyoruz.
tülay güzelce bir kadın, kültürlü, kariyer hedefleyen biri. sanıyorum bana meyilli ama tam da bi şey diyemeyeceğim.
her neyse yürüyoruz, bakkalın önünden geçerken ''ben su alıcam bi şey istiyo musun'' dedi,
''sade soda al'' dedim, ''özkaynak olur''.
girdi, çıktı kendine de soda almış. yalnızlık şu bu devam ediyoruz, aklı sıra beni punduna getirip onun hakkında ne düşündüğümü öğrenecek. ben pek bir şey hissetmediğimden bozuntuya vermeden, gelişine konuşuyorum. derken o vahim olay oldu;

-orhanabinin biyigindaki bosluk aslında ne var bili..gaarrghh

geğirdi. herkes geğirebilir, önemsemedim ve efendim dedim. galiba daha çok bozuldu efendim dememe.
o an ne güzellik kaldı, ne kariyer tabi.
yol boyunca konuşmadık pek, bi kaç defa sesli geğirmemek için hindi gibi kafasını öne uzatıp geri çekti, sessizce gördü işini.

vedalaşırken, utanmasının gereksiz olduğunu göstermek için sesli geğirdim. ''hayvan'' dedi, ayrıldık orada.

yeraltı edebiyatı

yıllar geçti ve korktuğumuz başımıza geldi.
istağramda falan ''üzerinde kalp şeklinde köpük olan kahvelerin'' yanında görür olduk bu akıma sevdalı yazarların kitaplarını.
tabi benim istağram hesabım yok da, keytaptının hesabını incelerken fotoları beğenen türklerin profillerine giriyorum, bakıyorum takipçisi çok.
sonra diyorum bu keranacılar keytaptını takip etmek dışında manitacılık davasına neler yapıyor?
karşıma çaklar, bukovskiler, gündaylar çıkıyor. hepsinin yanında da ya bi kahve, ya bi pasta, ifrit oluyorum.
bi de fotoğrafa aforizma yazıyor ibneler, utanmadan bu halleriyle sistemi falan eleştiriyorlar, anca neşemi buluyorum.

gerçek kesit

hâlâ ne zaman denk gelsem oturur izlerim.
her ne kadar dalga geçilse de bence gerçekten zeki adamların elinden çıkmış işler bunlar. ironi yapmıyorum.

bi ara kanal 7'de kalp gözü izliyordum, fonda psychedelic bi müzik, gencin odasında bilinen bilinmeyen bir çok önemli müzik adamının posteri, kütüphane desen o biçim. o gün dedim, adamlar yeri geldi mi gösteriyorlar aslında kim olduklarını, boş olmadıklarını.

ayrıca zaten yaptıkları işlerin hedef kitlesi belli. iş gereği böyle takılıyorlar. yani adamlara kalsa acayip hikayeler tarzı işler de yapabilirler. ama el mahkum. bana kalırsa çok eğleniyorlardı çekimlerde, senaryo yazarken.

ayrıca unutmayın hiçbir reklamcı "tin tin kaliteli zeytin"* gibi reklamlar yazmak istemez.
bunlar hedef kitle, akılda kalıcı olma meselesi.

yazarların dolmuşta inme talebi cümleleri

burda inicem.

minibüsün şoförüne karşı 2tl ile otorite kurmanızı sağlayan net cümle.